29 Nisan 2017 Cumartesi

Nasıl Blogcu Oldum? - 2 -




Dün benim Ponçiğin beni nakavt etmesi nedeniyle yazamadım.

Değil yazı yazmak, bilgisayarı açacak halim yoktu tüm akşam. Türk dizisi seyredip tatlı tatlı uyumayı tercih ettim. Evet doğru okudunuz. Ben de her sıradan Türk kadını gibi Türk dizisi seyrediyorum. Tamam entelektüel bir kişiliğim, okurum yazarım ama Türk dizileri de hayatın bir parçası. Fazla kafa yormuyor, zaten 2-3 bölüm seyretmezseniz hiç bir şey kaçırmıyorsunuz. Bence zevkinize göre bir dizi seçin, takip etmeye gayret edin. Ruhu besleyen ve iyi hissetmeyi sağlayan yönleri var kesinlikle. Boş boş oturmak da bazen gereklidir.

Tamam konumuza dönüyorum; Kalp vakfı diyetiyle 18 yaşımda 6 kilo vermiştim en son. Hikayemize kaldığımız yerden devam edelim. An itibariyle 33 yaşımda olduğumdan hikaye uzun sürecek tahmin edersiniz :))

İlk aşamadan verdiğim 6 kilo bana çok motivasyon olmuştu. Pek de egzersiz yapmadan, sadece diyet ile kilo vermiştim. Bu müthiş başarımın ardından konu hakkında ufak ufak da okumaya başlamıştım. İnternetin yeni yeni palazlanmaya başladığı yıllardı. İnternet bilgiye ulaşmada inanılmaz bir çığır açmıştı hayatımızda. Okuduklarımdan öğrendim ki kesinlikle egzersiz yapmaya da başlamalıydım. İlk olarak otobüsten erken inip okula her gün yarım saat tempolu şekilde yürümekle başladım. Okula gitmediğim zamanlarda evimizin olduğu semtte mahalle yürüyüşleri yapıyordum. Bir süre sonra bu yürüşler benim için zayıflamak amacı aştı. Kendimi dinlediğim, düşündüğüm, günümü planladığım, hayal kurduğum, kafama takılan konuları düşünme fırsatı bulduğum ve hatta ders çalıştığım bir zamana dönüşmüştü. Nasıl mı? Bakın şu an da öğrenciler için çok müthiş bir buluş açıklayacağım hazır mısınız? Şimdi...Önce evde dersinize çalışıyorsunuz, bir güzel ezberinizi yapıyorsunuz, öğreniyorsunuz sonra çıkıyorsunuz yürüyüşe konuyu kafanızda tek tek tekrar ediyorsunuz. Ömür billah unutmazsınız yeminle. Tabii sözel bir ders olması gerek bunun için ama versiyonları üretebilirsiniz.

Yürüyüş, diyet ve sağlıklı yaşamın, bedeninizi gülümsetmenin en kolay, en ucuz, en basit yolu. Bu konuda hemen her gün yazacağım. Yürüyüşün ne kadar mucizevi bir şey olduğunu bilmeyen sevgili yurdum insanı, buna en yakınlarım da dahil oluyor bazen, zayıflamak için yürüdüğümü sanıyor hala!!

Aslında zayıflamak için yürümeyi yıllar yıllar önce bıraktım. Yukarı da da yazdığım gibi artık yürüyüş yapmak benim günlük hayatımın vazgeçilmez bir parçası. Yemek yemek su içmek gibi bir ihtiyaç benim için. Üniversitedeyken vakit bulmak,çok kolaydı takdir edersiniz ki. Ama sonra iş hayatı, evlilik, hamilelik, bebek, çocuk...Vakit bulamadım bir süre! Diyeceğimi sanıyorsanız çok ama çok yanılıyorsunuz. Hiç bırakmadım!! Hiç bırakmamanın yollarını da yazacağım daha sonra.

Velhasılı, ilk 6 kilodan sonra yürüyüşlere de başlamamla birlikte ikinci ay bir o kadar daha kilo vermişti. 5+6+6 =17. Tam 17 kilo vermiştim!! Artık yaşım ve boyum itibariyle olmam gereken kiloda ve sağlıklıydım.

Şimdiii... Buraya kadar hayatında en az bir kez diyet yapmış ve başarılı olmuş birinin çok da ilginç bulmadığı bir hikaye okudunuz. Yani ; bilindik şeyler: diyet, yürüyüş,kilo kaybı. Evet bildiğimizin dışında bir şey değil kesinlikle. Azıcık irade sahibi ve kararlıysanız buraya kadar başarmak çok kolay.

Esas zor olan ne biliyor musunuz? Hayatınızda değişen pek çok şeye rağmen o kiloyu korumak!
Neler değişiyor? Öğrenciyken işsiz oluyorsunuz (gülmeyin! işsizlik dönemi de artık hayat filmi içerisinde hatırı sayılır bir sahneye sahip) , işe giriyorsunuz,: 9-5 mesai, evleniyorsunuz: ev işi çamaşır bulaşık koca, kaynana, görümce, hamile kalıyorsunuz: bebek, göbek, bebek doğuyor: hayatınız uzun bir süreliğine artık tamamen zapturapt altında. Bunların yanında her şey güllük gülistanlık gitmiyor tabii, moral bozukluklarınız, bunalımlarınız, kavgalarınız oluyor. Buna mukabil çok güzel ve özel günler, düğünler, dernekler, aile yemekleri, piknikleri, ziyafetleri ...

Diyet yapıp biraz da egzersiz yapınca kilo vermek işten bile değil, asıl meziyet hayatın bu genel akışı içinde o kiloyu korumak ve hatta daha da ötesi sağlıklı, mutlu, huzurlu ''iyi'' olmak.

Bu blog bu konu hakkında ahkam kesecek işte. Okuyun, birlikte bedenimizi gülümsetelim!

Takipte kalınız.
-------------------------------------------

Günün muhasebesi bölümüne geldi sıra :

Bugün ne yedim? 

menemen, köfte, kırmızı lahana salatası, tarhana çorbası

Bugün ne yaptım? 

Tek başıma 45 dk lık bir alışveriş merkezi yürüyüşüm var ama kesmedi. Açığı yarın kapatmayı planlıyorum.

Bugün ne öğrendim? 

Kalp hastalıkları yalnızca ileri yaşlara özgü değil. Artık genç yaşlar da da krizler, damar tıkanıkları sık karşılaşılan sorunlar. Dikkatli olmak, muhakkak önleyici tedbirler almak, kontrol amaçlı tetkikler yapmak lazım.




27 Nisan 2017 Perşembe

Nasıl Blogcu Oldum?








Dünkü Merhaba yazımda da bahsettiğim üzere, bu blog kişisel bir diyet ve sağlıklı yaşam günlüğü niteliğinde olsun istiyorum. Ama her şeyden önce beni bu konu hakkında blog tutmaya götüren süreçten bahsetmek isterim ki okuyanın kafasında bir fikir oluşsun değil mi?

En baştan başlayalım. Bebekliğimden. Hatta doğumumdan. Malum hemen her bebek gibi önce anne sütü ile beslendim efendim. Ama uzmanlar tarafından da olması istenen gibi iki yıl değil yalnızca iki ay anne sütü alabilmişim. Talihsizlik!! Annem ben iki aylıkken işe başlamak zorunda kalmış. O zamanlar doğum izni 40 günmüş sadece düşünebiliyor musunuz? Loğusa yatağından çık, döpiyesleri giy, haydı resmi evrak imzalamaya!! Olacak iş değil! Olmamış da zaten. Şükür ki bugün bu konuda bulunduğumuz durum -ben her ne kadar yeterli görmesem de- çok daha iyi.

İki aydan sonra bizim zamanımızda şimdikilerde olduğu gibi içinde bin bir çeşit vitamini minareli olan hazır mamalar yokmuş. Muhallebi çocuğuyum yani!

Annem çalışan bir anne olduğundan iki aylıktan kardeşimin doğduğu beş yaşına kadar bakıcıda büyüdüm. Bakıcım, Cemile Annem, yemek yemeyi, yapmayı ve elbette ki yedirmeyi seven tombulca bir kadındı. Bir lokmayı daha yutmadan diğerini tıkıştırıverirdi ağzıma. O zamanlar tombul çocuk makbuldü. Bir dirhem et de bin ayıp örtüyordu hala. Bu nedenle tombik bir çocuk olmada kimse bir sakınca görmemişti.

Şimdi şunu da burada söylemeden geçmemem gerek: Ben yemek yemeyi severim. Hem de çok severim. Öyle çatalının kenarıyla yemeği tutuklayıp ''Ay tıkandım!''  deyip de yemeyi bırakanları hiç anlamamışımdır. O bir çatalı aldıysam, gerisini yerim. Yok, yemeyeceksem o bir çatalı da almam yani!

Tombik çocuktan şişman çocuğa doğru evrildiğim yıllarda ilk okula başlamıştım. Eve öyle abur cubur girmiyordu ama miktar ve nitelik olarak yediğim içtiğime karışan da yoktu.

İlk okulu hafif şişman, orta okulu şişman bir kız olarak bitirdim. Lise son sınıfta ÖSS'ye çalışırken uykum kaçsın diye yaptığım kahvelerin yanında kare kare çikolatalar yedim. Moral olsun diye dershane çıkışı ekmek arası döner, döner üstü profiteroller yerdik. Kolalar, patlamış mısırlar,canım istedi diye gece yarısı pişirilen makarnalar derken 18 yaşımda 44 bedenin üst sınırına dayandım.
Üniversite sınavında istediğim bölümü kazanamamak bana 5 kilo kaybettirmişti ama o da 44 bedenin alt sınırına tekabül ediyordu ve hala şişmandım!

İşte tam da bu noktada, bu iş böyle gitmez, bu güzelim gençlik yılları, üniversite hayatı böyle geçmez, geçmemeli demeye başladım. Tam da benim böyle düşündüğüm zamanlarda karşı en az benim kadar şişman olan karşı komşunun kızı zayıflamak için akapunkturcuya gitmeye başlamıştı.
Bir seansına onca para döküyor, tüm gün iki kestane, 3 şişe soda ve kulağında toplu iğnelerle geziyordu!!

Ben bu işi tek kuruş para vermeden yapacaktım!! O anki ilk motivasyonum buydu. İnternetin yeni palazlanmaya başladığı dönemlerde Kalp Vakfı Diyeti diye bir dişyet listesi buldum. Bana en çok o diyet uyuyordu, hem de kalp vakfınındı ve zararlı bir diyet olması mümkün değildi. Çıktısını aldım, dolabıma astım. Bir ay boyunca tavizsiz uyguladım. Üniversite birinci sınıftayım. Yeni arkadaşlarım, ortamım var. Sosyal olarak kabul gördüğüm, görmeye ihtiyaç duyduğum bir yaştayım. Buna rağmen tüm arkadaşlarıma diyette olduğumu, bana bisküvi kraker gibi şeyler ikram etmemelerini, pizzacı, hamburgerci, kebapçı gibi yerlerle rgeleceğimi ama yemeyeceğimi, yemem konusunda ısrar etmemelerini söyledim. Evet bunu yaptım. Bu tutumum bir nevi kendi üstümde kendi bina ettiğim bir sosyal baskı kurmakmış meğer. Herkes diyette olduğumu biliyor, başarılı olmalıyım motivasyonu. Oldum da ilk ayda tam tamına 6 kilo vermiştim!! Nasıl bir motivasyon!! Nasıl bir başarmışlık hissi!!Tarifi yok!!

Bundan sonrası bir sonraki yazıya kalsın.
Biz bugünün muhasebesine gelelim.
Bugün ne yedim?
Kahvaltım bu aralar aynı: haşlanmış bir yumurta, en fazla 10 zeytin, peynir çeşitleri, maydanoz, dereotu, domates salatalık, iki ceviz, çay, bazen de bir dilim iyi ekmek. (iyi ekmek konusunu daha sonra anlatacağım)

bir elma, 100 ml kadar kakaolu süt, bir ceviz
yarım pide içi, bir tabak karnabahar yemeği, bir tabak bulgur pilavı, turşu
rezene çayı

Bugün ne yaptım?

Telefonumdan gazete okurken evin içinde yürüdüm. Ponçik'i parka götürdüm, o oynarken ben parkın kaldırımlarında yürüyüş yaptım. Toplamda 10.000 adımı bulduğum tahmin ediyorum.

Bugün ne öğrendim?
D vitamini beden, ruh, beyin ve sinir sistemimiz için elzemmiş. Modern yaşam tarzı ,içerisinde insanlar yeterli derecede D vitamini alamadıkların D vitamini satışları son yıllarda patlamış.
Güneş ışığından bol bol faydalanmalıymışız.

Yarın görüşmek üzere.

26 Nisan 2017 Çarşamba

MERHABA !

Merhaba, 

33 yıllık hayatının ilk 18 senesini şişman ve sağlıksız yaşayan biri olarak geçirmiş, 33-18= 15 senedir de sağlıklı kiloda olmayı, sağlıklı beslenmeyi, sağlıklı kafa ve ruh halinde olmayı yani özetle İYİ olmayı hayatında ilk sıraya oturtmuş bir kadın, bir eş ve bir anneyim. 

18 yaşımda 44 bedenin üst sınırında dolaştığımı fark edince hayatımın bu en güzel yılları böyle geçmesin dedim ve harekete geçtim. Geçen bu 15 yılda yalnızca zayıf ve formda olmak değil ruh ve beden olarak İYİ OLMA HALİnin çok daha önemli olduğunu anladım. Bu konu üzerine okuyorum, öğreniyorum, üretiyorum ve uyguluyorum. 

Okuduklarımı, öğrendiklerimi, ürettiklerimi, icatlarımı, kendime göre uyarlama ve yorumlamalarımı buradan paylaşmak beni çok mutlu edecek. 

Evliyim, 3 yaşında bir kızım var: Ponçik diyeceğim burada O'na. Günlük mesaim anne olmamdan mütevellit gayet yoğun. Aslında burası bir diyet ve sağlıklı yaşam günlüğü olsun istiyorum, umarım başaracağım. 

Merhaba! Tanıştığımıza memnun oldum!
İsterim ki size bir faydam dokunsun sayemde sadece yüzünüz değil, 

Bedeniniz Gülümsesin!




Süt Yapan Yiyeceklere Devam: İrmik Helvası

Merhabalar Sevgili İzleyenler, Süt yapan yiyecekler dosyamız vardı malum. Hastalık, yolculuk derken epey ara verdim. Bugün Dosyamızın ...