27 Nisan 2017 Perşembe
Nasıl Blogcu Oldum?
Dünkü Merhaba yazımda da bahsettiğim üzere, bu blog kişisel bir diyet ve sağlıklı yaşam günlüğü niteliğinde olsun istiyorum. Ama her şeyden önce beni bu konu hakkında blog tutmaya götüren süreçten bahsetmek isterim ki okuyanın kafasında bir fikir oluşsun değil mi?
En baştan başlayalım. Bebekliğimden. Hatta doğumumdan. Malum hemen her bebek gibi önce anne sütü ile beslendim efendim. Ama uzmanlar tarafından da olması istenen gibi iki yıl değil yalnızca iki ay anne sütü alabilmişim. Talihsizlik!! Annem ben iki aylıkken işe başlamak zorunda kalmış. O zamanlar doğum izni 40 günmüş sadece düşünebiliyor musunuz? Loğusa yatağından çık, döpiyesleri giy, haydı resmi evrak imzalamaya!! Olacak iş değil! Olmamış da zaten. Şükür ki bugün bu konuda bulunduğumuz durum -ben her ne kadar yeterli görmesem de- çok daha iyi.
İki aydan sonra bizim zamanımızda şimdikilerde olduğu gibi içinde bin bir çeşit vitamini minareli olan hazır mamalar yokmuş. Muhallebi çocuğuyum yani!
Annem çalışan bir anne olduğundan iki aylıktan kardeşimin doğduğu beş yaşına kadar bakıcıda büyüdüm. Bakıcım, Cemile Annem, yemek yemeyi, yapmayı ve elbette ki yedirmeyi seven tombulca bir kadındı. Bir lokmayı daha yutmadan diğerini tıkıştırıverirdi ağzıma. O zamanlar tombul çocuk makbuldü. Bir dirhem et de bin ayıp örtüyordu hala. Bu nedenle tombik bir çocuk olmada kimse bir sakınca görmemişti.
Şimdi şunu da burada söylemeden geçmemem gerek: Ben yemek yemeyi severim. Hem de çok severim. Öyle çatalının kenarıyla yemeği tutuklayıp ''Ay tıkandım!'' deyip de yemeyi bırakanları hiç anlamamışımdır. O bir çatalı aldıysam, gerisini yerim. Yok, yemeyeceksem o bir çatalı da almam yani!
Tombik çocuktan şişman çocuğa doğru evrildiğim yıllarda ilk okula başlamıştım. Eve öyle abur cubur girmiyordu ama miktar ve nitelik olarak yediğim içtiğime karışan da yoktu.
İlk okulu hafif şişman, orta okulu şişman bir kız olarak bitirdim. Lise son sınıfta ÖSS'ye çalışırken uykum kaçsın diye yaptığım kahvelerin yanında kare kare çikolatalar yedim. Moral olsun diye dershane çıkışı ekmek arası döner, döner üstü profiteroller yerdik. Kolalar, patlamış mısırlar,canım istedi diye gece yarısı pişirilen makarnalar derken 18 yaşımda 44 bedenin üst sınırına dayandım.
Üniversite sınavında istediğim bölümü kazanamamak bana 5 kilo kaybettirmişti ama o da 44 bedenin alt sınırına tekabül ediyordu ve hala şişmandım!
İşte tam da bu noktada, bu iş böyle gitmez, bu güzelim gençlik yılları, üniversite hayatı böyle geçmez, geçmemeli demeye başladım. Tam da benim böyle düşündüğüm zamanlarda karşı en az benim kadar şişman olan karşı komşunun kızı zayıflamak için akapunkturcuya gitmeye başlamıştı.
Bir seansına onca para döküyor, tüm gün iki kestane, 3 şişe soda ve kulağında toplu iğnelerle geziyordu!!
Ben bu işi tek kuruş para vermeden yapacaktım!! O anki ilk motivasyonum buydu. İnternetin yeni palazlanmaya başladığı dönemlerde Kalp Vakfı Diyeti diye bir dişyet listesi buldum. Bana en çok o diyet uyuyordu, hem de kalp vakfınındı ve zararlı bir diyet olması mümkün değildi. Çıktısını aldım, dolabıma astım. Bir ay boyunca tavizsiz uyguladım. Üniversite birinci sınıftayım. Yeni arkadaşlarım, ortamım var. Sosyal olarak kabul gördüğüm, görmeye ihtiyaç duyduğum bir yaştayım. Buna rağmen tüm arkadaşlarıma diyette olduğumu, bana bisküvi kraker gibi şeyler ikram etmemelerini, pizzacı, hamburgerci, kebapçı gibi yerlerle rgeleceğimi ama yemeyeceğimi, yemem konusunda ısrar etmemelerini söyledim. Evet bunu yaptım. Bu tutumum bir nevi kendi üstümde kendi bina ettiğim bir sosyal baskı kurmakmış meğer. Herkes diyette olduğumu biliyor, başarılı olmalıyım motivasyonu. Oldum da ilk ayda tam tamına 6 kilo vermiştim!! Nasıl bir motivasyon!! Nasıl bir başarmışlık hissi!!Tarifi yok!!
Bundan sonrası bir sonraki yazıya kalsın.
Biz bugünün muhasebesine gelelim.
Bugün ne yedim?
Kahvaltım bu aralar aynı: haşlanmış bir yumurta, en fazla 10 zeytin, peynir çeşitleri, maydanoz, dereotu, domates salatalık, iki ceviz, çay, bazen de bir dilim iyi ekmek. (iyi ekmek konusunu daha sonra anlatacağım)
bir elma, 100 ml kadar kakaolu süt, bir ceviz
yarım pide içi, bir tabak karnabahar yemeği, bir tabak bulgur pilavı, turşu
rezene çayı
Bugün ne yaptım?
Telefonumdan gazete okurken evin içinde yürüdüm. Ponçik'i parka götürdüm, o oynarken ben parkın kaldırımlarında yürüyüş yaptım. Toplamda 10.000 adımı bulduğum tahmin ediyorum.
Bugün ne öğrendim?
D vitamini beden, ruh, beyin ve sinir sistemimiz için elzemmiş. Modern yaşam tarzı ,içerisinde insanlar yeterli derecede D vitamini alamadıkların D vitamini satışları son yıllarda patlamış.
Güneş ışığından bol bol faydalanmalıymışız.
Yarın görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Süt Yapan Yiyeceklere Devam: İrmik Helvası
Merhabalar Sevgili İzleyenler, Süt yapan yiyecekler dosyamız vardı malum. Hastalık, yolculuk derken epey ara verdim. Bugün Dosyamızın ...

-
Merhabalar Sevgili İzleyenler, Süt yapan yiyecekler dosyamız vardı malum. Hastalık, yolculuk derken epey ara verdim. Bugün Dosyamızın ...
-
Yaz önü gribimin 4. günündeyim. İlaç içmemeye devam. İstikrarımı koruyorum. Yani doğal ilaçların, sebze meyvenin en kralının bulunduğu...
-
Aile büyükleri yanında toplu yaşam çok güzel. Eski konak hayatları güzelmiş aslında. Hep birlikte yemekler yapılıyor yeniyor. Ama ka...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder